16 Ekim 2012

Nikon D 800 Türkiye İnceleme



Türkiye kullanıcıları için Nikon D 800 Nikonun yeni duyurdu gözde çocuğu sizler için fazla terminolojiye kaçmadan inceledik ve basit bir dille ifade etmeye çalışacağız. Nikon kullanıcıları sağlam göve uzun perde ömrü dayanıklılık gibi konulara daha önceki modellerden alışkınlar. Özellikle doğa fotoğrafçıları düğün fotoğrafçıları gibi sürekli stüdyo dışı gaddar kullanımlar için nikonun daha önceki giriş ve orta seviye modelleri yani d70 d80 d90 ve 40 d 50d 60d gibi modelleri piayasada oldukça rağbet gördü. Bunun yanı sıra canon grubunun yaptığı atak ve giriş seviyesi modellere koyduğı sensör kalitesi ile rekabeti oldukça arttırdı özellikle 550d serisi ile başlayan ve 7d nin sensörünü kullandığı cmos 18 megapiksellik sensör ile Canon Nikon u yendi diyebiliriz.

 Nikon daha sonra 12 Megapiksellik D 700 modelini duyurdu. Herşey harikaydı gövde dayanıklılık piksel hücrelerinin büyüklüğü fakat bir şey unutulmuştu . Bu harika Full Frame Nikon fotoğraf makinesi sadece 12 Megapikseldi. Bu da üst düzey profesyonelleri ve stok fotoğrafçıları nı bu makine nin dışına itti. Herkes yine Mark 2 kullanmaya devam etti. Daha sonra Nikon Aynı Özellikleri koruduğu Fakat 36 Megapiksel lik Yeni Modeliyle Gövde Gösterisi Yaptı.

Canon 5 D Mark 3 deki sensörün ışık alma problemi nedeniyle toplatılması ve 22 Megapiksellik hayal kırıklığı Nikon için Büyük Bir fırsattı. Şimdi Top Nikon da. Mgapiksel Avantajının yanı sıra dayanıklılık gövde hassasiyet lcd ekran artılarının yanında, D 800 ün düşük diyaframlardaki netlik sorunu , ve 36 megapikselin Her lenste kullanımının verimsiz olması Mark 2 kullanıcılarını bir süre daha makinelerinden vazgeçmelerini erteleyecek gibi gözüküyor.

Editör

Niko Guido Kimdir - Fotoğraf Atölyesi




Niko Guido yu Hepimiz tanıyoruz sanatçın daha önce Vatan Gazetesine verdiği samimi röpörtajı sizlerle paylaşmadan önce Usta Fotoğrafçı nın Fotoğraf Atölyesi projesiyle fotoğraf gezileri ve fotoğrafçılık eğitimine fotoğraf atölyesi gruplarında, istanbul başta olmak üzere izmir ve diğer illerde bu işe gönül verenlerle sıkı ve yararlı eğitimlere gezilere ve atölyelere başlayacağı müjdesini vermek isteriz.




Mühendislikten fotoğrafa uzanan bir özgeçmişiniz var. Tüm işlerinizden vazgeçip fotoğrafa yönelmenizin nedeni neydi?

Tek kelimeyle “Aşk”. Aşık oldum. Fotoğrafa ilk günden tutkuyla bağlandım ve hayatımı tümüyle değiştirdim. Herkesin böyle bir hayali vardır
aslında: hayatını tamamiyle değiştirmek, alıp başını gitmek. Ama bu hayal bir türlü gerçekleşmez. Günlük yaşamın sorumlulukları hep ağır basar, yakamıza yapışır, bırakmaz. Ve bu hayal, hep hayal olarak kalır. Fakat benim aşkım o kadar güçlüydü ki, dönüp arkama bakacak, düşünecek bir durumda değildim. Fotoğrafın büyüsü gözlerimi kapattı, sadece hislerimin rehberliğinde yol aldım ve bundan dolayı çok mutluyum.



Türkiye'deki sayılı  fotoğrafçılarından biri oldunuz?  yoğunlaşmanızın nedeni neydi? Yalnız nü fotoğraflar mı çekiyorsunuz?

Bunun sebebi bu kategorinin beni daha fazla heyecanlandırmasıydı. Işığın insan vücuduyla dansı muhteşem bir görüntü . Bu görüntüyü estetiğin doruğunda dondurup geleceğe hediye etmeye çalışıyorum. Bunu her zaman başarabilmek mümkün değil tabi ki! Ama önemli olan bu yolda alınan keyif, yaşanan mutluluk.
Nü dışında moda fotoğrafları da çekiyorum ve bu beni gittikçe daha fazla heyecanlandırıyor. Moda çekimleri konusunda yoğun bir talep var. Önümüzdeki iki haftayı moda çekimleri için Paris ve Valensiya’da geçireceğim. Fakat ben nü fotoğraftan kopmak istemiyorum. İkisini beraber yürütmeye çalışacağım.

Nü çekimlerde ilk günden bugüne neler değişti sizin için? İlk zamanlar yaptığınız hatalar, başınızdan geçen ilginç anılar vs. neler?

Kısa zamanda çok şey değişti ve Niko Guido ismi nü fotoğrafta referans olmaya başladı. Bu bir fotoğrafçı için çok güzel bir duygu. Amacım moda fotoğrafçılığı konusunda da aynı etkiyi yaratmak.

En ilginç anılarım dış mekân çekimleri sırasında, o civarda yaşayan insanların çekimi fark etmeleriyle oluştu. Bir seferinde Gökçeada’da yıkılmak üzere olan bir evin içinde çekim yapıyordum. Bu sırada kocaman gözlükleriyle yaşlı bir amca eve girdi. Bu durum karşısında çıplak olan modelim ve ben şaşkınlıktan dona kaldık. Yaşlı amca, sanki model giyinikmiş gibi, hiç istifini bozmadan bize evin yıkılabileceğini , o evde fazla kalmamamız gerektiğini söyledi ve bastonuna dayanarak evden çıktı. Ya gözleri iyi görmüyordu, ya da gördüğüne bakmamayı tercih etmişti.

Bir diğer ilginç olayı da Phuket Adası’nda yaşadım. Kayalıklarla deniz arasında kalan ıssız bir plajda çekimlerimizi yaptık. Çekimlerden o kadar memnun kaldım ki, ertesi gün aynı plajda tekrar çekim yapmaya karar verdim. İlk günkü çekimlerimiz o kadar sükse yaratmış olmalı ki, ikinci gün aynı plaja döndüğümüzde, onlarca izleyicinin alkışlarıyla karşılandık. Bu ilgi bizi memnun etse de çekimi gerçekleştiremediğimiz için üzüldük.

Nü fotoğraflarda hep yabancı modellerle mi çalışıyorsunuz?

Hayır, gerçekleştireceğim çekimde yüzün gözükmesi gerekmiyorsa modelin Türk veya yabancı olması fark etmiyor. Ama bazı projelerimde yüzün gözükmesini tercih ediyorum. O zaman yabancı modellerle çalışıyorum.

Nü fotoğraf çekmenin diğerlerine göre avantaj ve dezavantajları neler?

Avantaj olarak nü fotoğrafın daha fazla ilgi görmesini gösterebiliriz. Ayrıca ışık konusunda özgürsünüzdür. Fakat yine de dezavantajlarının daha fazla olduğunu düşünüyorum. Nü fotoğrafın diğer kategorilere göre bazı zorlukları vardır. Örneğin nü fotoğraf çekebilmek için mekân ve modeli bir araya getirmek gerekir. Nü fotoğraf ciddi bir hazırlık ister. Nü poz verecek model bulma konusunda sıkıntı yaşayabilirsiniz. Özellikle dış mekân çekimleri risklidir. Bazı ülkelerde hapse bile girebilirsiniz. Galeri bulmakta zorlanabilirsiniz. Ayrıca nü fotoğraf ilgi çekmesine rağmen, bazen soru işareti ve tedirginlikle karşılanır. Örneğin geçen hafta İzmir’de, yabancı bir konsolosluğun bünyesinde bulunan bir kültür merkezinin müdürüyle, sergi açma konusunda görüşmem oldu. Kendisi bana “Fotoğraflarınız çok güzel ama bizde sergi açamazsınız. Zaten bu sıra Türkiye’yle ilişkiler pek iyi değil, daha fazla sorun olur” dediğinde şaşırdım kaldım. İşte nü fotoğraf sanatına bakış maalesef böyle.


Modelinizin size güvenmesi çektiğiniz fotoğraflarda etkili oluyor mu?

Modelin fotoğrafçıya güvenmesi sonucun iyi olması açısından çok önemlidir. İlk dönemlerde bu güveni sağlamak için çok daha fazla çaba harcıyordum. Artık Niko Guido ismi nü fotoğrafta bu güveni sağlamam için yeterli olmaya başladı. Güven duyulmak çok güzel bir duygu. Model adaylarında şöyle bir düşünce oluşuyor: “Niko Guido o kadar çok modelle çalışıyor ki, artık modelin çıplak olduğunu bile fark etmiyordur.” Haksız da değiller aslında. Bu sebeple Niko Guido’ya poz vermek daha kolay .
Ayrıca modelin kendini rahat hissetmesi çok önemli . Ne kadar rahat olursa enerjisi fotoğrafa o kadar iyi yansır. İyi bir fotoğrafçı çektiği karenin teknik kalitesi kadar modelinin ortaya koyduğu performansla da ilgilenmelidir.
Nü fotoğraf çektirmek isteyenlerin çoğu model mi? İnsanlar neden çıplak fotoğraf çektirmek istiyor?

Modeller genellikle bu işi para kazanmak için yaparlar, fakat söz konusu olan, tanınan bir fotoğrafçıysa, modellerin çoğu kendi portfolyoları için ücretsiz olarak poz verirler. Her ne kadar daha fazla mesai harcamak gerekse de, modeller arasında beni asıl cezbeden amatör olanlardır. Çünkü amatör model çekim sırasında farklı bir heyecan hisseder ve bu heyecanı fotoğrafa yansır.

Beğenilmek, arzulanmak herkesin hoşuna gider. Suratı gözükmese bile , nü poz vermiş bir model, fotoğraflarının binlerce kişi tarafından görülmesinden heyecan duyar. Aslında bu, bilinçaltında toplumsal baskılardan dolayı frenlenen egzibisyonizm duygusunun fotoğraf sayesinde dışavurumudur. Ayrıca fotoğraf, görüntümüzün zamana karşı kazandığı bir zaferdir. Birçok modelim, “Yaşlandığım zaman güzelliğimin kanıtı olan fotoğraflarımın olmasını istiyorum” demiştir. Fotoğraf sonsuz gençliği ve güzelliği bize hediye eder.
Sizce herkes nü fotoğrafta iyi sonuçlar verebilir mi? Birlikte çalıştığınız insanlarda aradığınız farklı özellikler var mı?
Model olarak herkes nü fotoğrafta iyi sonuçlar verebilir. Aslında şu ana kadar genç ve güzel modellerle çalışarak ben işin kolayına kaçmışım. Zaten genç ve güzel olanı estetik göstermek kolaydır. Artık daha iddialı çekimler yapmak istiyorum.
Bir model adayında aradığım en önemli özellik, neden nü poz vermek istediğini bilmesidir, kendisiyle barışık olması ve aldığı bu kararı taşıyabilecek entellektüel kapasiteye sahip olmasıdır. Yani aradığım kriterler daha çok modelin beyin yapısıyla ilgili, vücut yapısıyla değil.
Hayallerimden birisi Sayın Aysel Gürel’in nü fotoğraflarını çekmektir. Kendisi muhteşem bir kadın. Aysel Gürel’le günlerce çekim yapabilirim. Bu çekim beni bir top modelle yaptığım çekimden çok daha fazla heyecanlandırır. Çünkü Aysel Gürel’in de bu çekimden inanılmaz heyecan duyacağını hissedebiliyorum.
İki gün önce gazetede, Nilüfer’in “yetmişimde ben de nü poz verebilirim” dediğini okudum. Neden olmasın, belki de o fotoğrafları çeken ben olurum.



9- Kadın mı yoksa erkekler mi daha estetik nü fotoğrafta?

Sanatsal açıdan bakıldığında böyle bir ayrım yapmak doğru olmaz. Bir sanat eserinin beynimize yaptığı uyarı, modelin cinsiyetiyle alakalı olmamalı. Fakat estetik kavramının sadece sanatsal bakış açısıyla açıklanması yeterli olmaz. Bazı durumlarda diğer etkenler devreye girer ve beyin cinsel ayrım yapmaya başlar. İşte bu noktada benim beynim kadın vücudunu daha estetik buluyor.

10- Türkiye'de nü fotoğraf çok yeni bir kavram. Bu alanda zorlandınız mı?

Zorlanmadım desem yalan olur. Ama fotoğrafa olan tutkum, bu zorlukları kolay aşmamı sağladı. Örneğin ilk zamanlarda en büyük sıkıntım model bulmaktı. Ayrıca bu sanatı aşağılayanlar oldu. Bu kişilerin hakaretleriyle karşı karşıya kaldım. Ama bıkmadan usanmadan bu sanata olan aşkımı dile getirdim. Başta bana karşı olan bir çok fotoğraf sever şimdi dostum oldu. Bir bölümü de nü çekmeye başladı. Şu anda yaşadığım en büyük sıkıntı, istediğim projeleri gerçekleştirmede yaşadığım zorluklar. Mesela, kültürel mirasın korunmasına dikkat çekmek için Unesco’yla gerçekleştirmeyi düşündüğüm antik heykeller ve nü projem var. Bütün geliri Unesco’ya kalacak olan bu projem için Kültür Bakanlığı’nın desteğine ihtiyacım var. Fakat muhatap bulamıyorum. Bu projeyi gerçekleştirdiğim taktirde, bir kitap basılıp bütün dünyaya dağıtılacak. Ayrıca, onlarca ülkede bu fotoğraflar sergilenecek. Turizme de ciddi anlamda katkı sağlayacak bir proje bu. Belki bu röportajdan sonra, bir yetkili beni arar ve “Niko gel bakalım, anlat şu projeni” der.


11- Çekimlerinizi nerede yapıyorsunuz? Daha çok stüdyo fotoğrafları mı tercih ediliyor?

Şu ana kadar yurt dışında Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerinde, yurt içinde ise İstanbul, İzmir, Gökçeada ve Tuz Gölü’nde çekimler yaptım. İlk başlarda sadece ağırlıklı olarak Paris’te stüdyo çalışmalarım oldu. Dış mekândaki ilk fotoğraflarımı görenler “Sen tekrar stüdyoya dön, orda daha başarılısın” dediler. Ben inatla dış mekân çekimleri yapmaya devam ettim. Şimdi, sanırım dış mekân çekimlerimin izleyicisi daha fazla. Bunda, dış mekânda nü çeken çok sayıda Türk fotoğrafçının olmaması da önemli bir etken bence.

12- Çekim tamamlandıktan sonra fotoğoraf atölyesi de , modelinizin içini rahatlatmak adına fotoğrafları gösterir misiniz?

Çekimin tamamlanmasını beklemeden, modellerimle fotoğraflarımı paylaşırım. Modelimin beğenmediği fotoğrafları hemen silerim. Bu onların
rahatlamasını ve bana daha fazla güven duymalarını sağlar. Bu sayede model açısından sıkıntılı başlayan bir çekim güzel bitebilir. Örneğin
Gökçeada çekimlerinde mekânın avantajları kadar dezavantajları da vardı. Binalar yıkılmak üzereydi. İçleri pisti ve her tarafta hayvan dışkıları vardı. Sabah çekimini zor bitirdik. Modelim az kalsın çekimden vazgeçecekti. Morali çok bozulmuştu. Öğle yemeği sırasında sabah çekmiş olduğumuz fotoğrafları gösterdim, modelim fotoğraflara hayran kaldı ve öğleden sonraki çekim çok daha keyifli geçti.

13- Türkiye'de Pirelli tarzı nü çalışmaların bir örneğini yapmak istiyorum demişsiniz. 2007 Takvimi bu amaçla yapılmış bir çalışma mıydı?

Ben Türkiye’de de bu tarz, kaliteli bir çalışma yapılabileceğini göstermek istedim. Yurt dışıyla bağlantısı olan dostlarım, bu takvimlerden satın alarak iş bağlantısında oldukları firmalara hediye ettiler. Bana gelen duyumlara göre yabancılar, bu takvimin bir Türk fotoğrafçının Türk bir modelle yaptığı çalışmalardan oluştuğuna inanmamışlar. Dünyada oluşan olumsuz Türk imajını yıkmak için ben de elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Nü fotoğraf sanatı da bu konuda iyi bir araçtır.


14- Takvim sizin internet sitenizden satışa sunuluyor. Ve kısıtlı sayıda dağıtılacak. Bunun özel bir nedeni var mıdır?

Evet takvimler sitemde satışa çıktı ve kısa zamanda bitti. Her sene sınırlı sayıda takvim çıkartacağım. Çünkü ben bu çekimler için binlerce kilometre yol kat ettim , onlarca zorluk yaşadım. Çok para harcadım. Takvimimin hakettiği değeri bulmasını arzuluyorum. Bunun da sınırlı sayıda basıldığı takdirde gerçekleşeceğini düşünüyorum. Hayalim, takvimlerimin çıktığı gün kapışılması ve bir koleksiyon gibi saklanması.
15- Zannediyorum yakın zamanda bu çekilen fotoğraflar Paris'te sergilenecek. Nerede ve ne zaman? Türkiye'de de bir sergi düşünüyor musunuz?

Önümüzdeki hafta Paris’te sergi açacağımız galeriyle son görüşmeyi yapacağım. Şubat sonu sergiyi açmayı düşünüyoruz. Aslında ilk sergimi
Türkiye’ de açmayı çok isterdim ama şu ana kadar olumlu bir geri dönüş alamadım.
Projelerimden birisi de terk edilmiş bir fabrikada büyük boyutta fotoğraflarla sergi açmak. Bu konuda da desteğe ihtiyacım var.

16- Başka projeleriniz var mı yakın zamanda gerçekleşecek?

En büyük hayalim Avrasya Nü Fotoğraf Festivali ni Türkiye’de düzenlemek. Bu konuyla ilgili Avrupa Nü Fotoğraf Festivali onursal başkanıyla fikir
alışverişinde bulundum. Bana her türlü desteği vereceğini söyledi. Böyle bir festivali Türkiye’de yapabilirsek bütün dünya bu topraklarda hoşgörünün hüküm sürdüğüne bir kez daha şahit olur. Bu konuyla ilgili önümüzdeki dönemlerde, eserlerini keyifle takip ettiğim Cem Boyner, Serdar Bilgili, Zekai Demir ve Okan Bayülgen’le görüşüp desteklerini istemeyi düşünüyorum.
Ayrıca nü fotoğraflarımdan oluşacak bir kitap projem var. Bir Alman ve bir Türk yayımeviyle görüşme halindeyim. Kitabımın dünyanın önemli kitapevlerinde satışa çıkmasını amaçlıyorum. Son olarak istanbul ve izmir de oluşturacağım Fotoğraf Atölyesi oluşumunda  yurtdışı fotoğraf eğitimi gezileri ve turları düzenlemeyi planlıyorum