full frame etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
full frame etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Aralık 2010

Full Frame Nedir ne anlama gelir?



Fotoğrafa meraklı olanların ve amatörlerin sıklıkla merak ettiği sorudur full frame ne demek? Ya da full frame makina almalı mıyım? ne işe yarar? ya da nerelerde kullanılır? Full frame dslr ve slr fotoğraf makinalarında kullanılan sinema filmi olarak tabir ettiğimiz 24x36 mm boyutlarındaki sensöre sahip olan ekipmanlara verilen addır. Yani lensin mm olarak gördüğü görüntüyü birebir sensör üzerine düşürür. Buna Fokal çarpan 1 de diyebiliriz.

Günümüzde kullanılan dslr ekipmanlardan örneğin canon ve nikon un orta segment modellerinden bahsedecek olursak D80-D90 canon eos 450-500 D ve diğer modelleri gibi. Herbiri. 1,3,1,6,1,5 gibi fokal çarpanlara sahip sensörler kullanmaktadır. Bu da demek oluyor ki görüntüyü küçülterek sensöre düşürüyor. Örneğin bu tip bir fotoğraf makinasını 50 mm bir lens ile kullandığımızda 50x1.5=75 mm olarak göreceğiz. Ama 50 mm lik bir lensi full frame bir ekipmanda kullandığımızda ise 50X1=50 mm olarak yani herhangi bir küçülme yaşamadan göreceğiz.

Sıkça sorulan sorular arasında ise full frame makinaya geçtiğimde eski lenslerimi kullanabilecek miyim sorusu. Ne yazıkki full frame makinalarda bu tip lensler, full frame makinalarda kullanıldığında kenarlarda büyük bir kararma yaparaka büyük bir crop gerektirmektedir. Örneğin Nikon D700 modelini bu lensler ile test ettiğimde ekipman bana 5 megapiksellik bir görünü elde etme şansı verebildi. Demek oluyor ki full frame makinaların lenslerini ayrıca edinmek gerekiyor. Fokal çarpan 1 olduğu için ayna açısı fokal çarpanı 1 olmayan ekipmanlardan farklı oluyor ve sıkıntı yaratıyor.

Bir fotoğraf makinasının full frame olması onun daha iyi görüntü kalitesine sahip olduğu anlamına gelmez. Sadece Lensi daha etkin verimli ve perspektifinde kullanabileceğiniz anlamına gelir.

Ege Eksen

10 Haziran 2009

Fotoğrafa Başlamak




"Fotokritik te sözünü esirgemeyen öğretici ve eğitici eleştirileriyle kendisini tanıma fırsatı buluduğumuz Korkmaz Göçmen hocamız fotoğrafa nasıl başladığını Photoroid'e anlattı. Kendisine sitemiz vesilesi ile teşekkürlerimi iletiyorum"


Fotoğraf ile ilk tanışmam:


Amasya’da oturuyorduk. 1960 yılının yazına yeni girmiştik. İlkokuldan mezun olalı iki hafta olmuştu. Yaz tatilinin coşkusunu yaşıyor, akşama kadar top koşturup, misket oynuyordum. Böyle bir günün akşamında kapıda babamı karşıladığımda elinde küçük bir kutu vardı. Üzeri siyah deri kaplı uzunca bir kayışı olan kutuyu bana uzatarak:“Bak bakalım, bu nedir?” diye sordu.Kutuyu evirip, çevirerek inceledim. İlk kez görüyordum böyle bir şeyi. Küçük yüzeyi avucumun içini dolduracak büyüklükte kare şeklindeki kutunun, bir karış boyundaki diğer yüzeyinin ortasında yuvarlak, üst köşesinde ise dikdörtgen bir mercek vardı. Bu merceğin aynısı üst yüzeyinin köşesine de konulmuştu. Anlam verememiş dudağımı bükerek:“Bilmiyorum, bir şeye benzetemedim” demiştim.Babam, kutunun kayışını boynuma asarken:“Bu bir fotoğraf makinesi” dedi.Fotoğraf makinesi ile böylece tanışmış oldum. Bu makine fotoğrafçılığı yeni öğrenenler için yapılmış, basit, kullanımı çok kolay çok amatör bir makineydi. Objektif olduğunu öğrendiğim merceğin yanında güneş, bulut ve ampul resimleri olan küçük bir sürgü vardı. Çekim yapılacak ortama göre bu sürgünün uygun deliği objektifin arkasına getiriyor, yandaki küçük bir kol aşağı doğru bastırıyordu. Kutu yan tutulunca yan, dik tutunca dik 6X9 cm. ebadında film çekiyordu.Aslında babam da fotoğraf çekmeyi benimle birlikte öğreniyordu. Doğal olarak, o kendini daha çabuk geliştirip bilgilerini bana aktarıyor, parklarda yalvar yakar çektiğim insanların fotoğraflarını zeytuni renkli kartlara, ipek kartlara kontak olarak tap yapıyor, ben de sahipleri parktan ayrılmadan koşup resimlerini veriyor, paralarını alıyordum.Aynı yıl tabelasında, “Foto Ziya” yazan bir dükkânımız olmuştu. İşimizi iyice öğrenip, ilerletmiştik. Aradan yıllar geçti...Üzerinde Kodak yazan bir kutu ile başlayan fotoğraf/film serüveni, daha sonra 16, 35 mm. TV ve Sinema filmi, su altı film ve fotoğrafı çekerek, 1978 yılında da ENG denilen bugünkü TV kameralarının prototipini kullanarak bugüne kadar geldim.Bugün ise, analog bilginin kol gezdiği dönemlerden uzak, mertliğin bozulmasına neden olan tüfeğin icadına benzer; elektronik fotoğraf makineleri ile tanışıklığımızı sürdürmeye çalışıyoruz.Şimdilerde “fotoğraf çeken” değil de, “fotoğraf kaydeden” olduk öyle ki; elektronik fotoğrafçılığın kolay ve pratikliğine teslim olmuş gibi görünsek de analog fotoğrafçılığın bilgi egemenliğini hiçbir zaman unutmadan.Bu küçük anımla, iç geçirerek “Neren, nereye!..” diyerek geçmişi film şeridi gibi anımsamış oldum...Bu vesileyle Sevgili Ege EKSEN'in şahsında, site yöneticisi arkadaşlarıma yayın hayatlarında başarılar, sevgili fotoğraf sever üyelerinize de, beğenisi bol kareler diliyorum.Sevgi ve Saygılarımla...KORKMAZ GÖÇMEN 10.06.2009